
Anton Çehov’u nasıl bilirsiniz? Rus, başarılı bir öykü ve oyun yazarı, sayısız eseri sebebiyle çalışkan, yaratıcı. Evet bunlar söylenebilir ama Çehov Bobbie Carlyle’in meşhur Kendini Yontan Adam heykelindeki gibi ilmek ilmek kendini var eden biri. Olduğu aileyi, çevreyi aşan ama onları da bu yeniden varoluşa dahil eden bir yazar. Geçen okuduğum bir kitapta hayat hikayesine bunca detayla bakınca kendisini ne eksik tanıdığımın da farkına vardım. O eserleri yazmasının haricinde nasıl umudun hep var olduğunu, insanın potansiyelinin kocaman olduğunu hatırlattı yeniden. Merak etmeye başladıysanız gelin Anton Çehov’u daha yakından tanıyalım.
Çehov Nasıl Bir Aileye Doğdu?
Çehov 1860 senesinde Rusya’nın küçük bir şehri Taganrog’da doğdu. Babası yine aynı şehirde oldukça mütevazi küçük bir bakkal dükkanı işletiyordu. Basit, fakir yaşantısında neyseki yalnız değildi zira dört erkek bir de kız kardeşi vardı. Baba Pavel Yegorovich’in tekinsiz ne zaman ne yapacağı belli olmayan bir tarafı vardı. Çehov her sabah aklında tek bir soruyla uyanıyordu : Acaba bugün babasından dayak yiyecek mi?
Çoğu zaman bu dayakların bir sebebi olmuyordu. Geç uyandın, dükkana geç geldin, kardeşine yardım etmedin herhangi bir şey babası için dayağa sebep olabiliyordu. Çünkü babasına göre çocuklar alçakgönüllü olması için dövülmeliydi . Yani aslında bunu çocuklarının iyiliği için yaptığını söylüyordu.İşin daha da ilginç tarafı her dayak sonrası bir şey olmamış gibi elini öpmeliydi babasının Çehov.
Çehov’un tek görevi okula gitmek değildi takdir edersiniz. Babasının yokluğunda yani çoğunlukla içmeye gittiğinde o buz gibi dükkanda boyundan büyük bir iş yapar, dükkana göz kulak olurdu. Bu zorbalığın en azından pazarları son bulduğunu düşünebilirsiniz. Ama hayır babası aşırı dindar olduğu için pazar günü de çocukları önce sabahın kör karanlığında uyandırıp kilise korosu için hazırlık yaptırıyor, sonrasında da ayine katılmalarını zorunlu tutuyordu. Yani babadan kaçabilmeleri neredeyse imkansızdı.
Aklınıza nerde bu çocuğun annesi sorusu gelebilir. Kendisi hayatta ,sakin ve ağır başlı bir kadın. Bütün bu olan bitene küçük tepkiler gösteriyor ancak maalesef babaya kafa tutabilecek güçlü bir karakter değil.

Taganrog’da Küçük Bir Çocuk Olmak
Bu sıkıcı, küçük şehirde babasına rağmen hayatta kalmaya çalışıyordu Çehov. Her şeyle dalga geçmek, gülüp geçmek en önemli savunma mekanizması haline gelmişti. Ancak 1875’te aileleri için önemli bir olay meydana geldi. İki büyük erkek kardeşi babalarından bıkıp usandıkları için Moskova’ya taşınmaya karar verdiler. Tabiki babaları karşı çıktı ama yaşı epeyce büyüyen bu ikiliye karşı koyamadı. O yıl içinde oldukça kötü yönetilen bakkal da zarar etti . Borçlardan korkan baba oğulların yanına Moskova’ya kaçtı. Geride kalan zavallı anne de borçları kapatabilmek için ailenin tüm mal varlığını satıp Çehov’u bir başına arkalarında bırakarak peşlerinden gitti.
Ve Çehov okulunu bitirmesi için o kasvetli şehirde bir başına kaldı. On altı yaşında parasız ve kimsesiz eski evlerinin tek odasında kiracı olarak yaşamaya başladı. Ama ne parası, ne yardım isteyebileceği biri vardı. Ağladı, dövündü, üzüldü ancak kendi için bir şey yapmazsa soğuktan ve açlıktan ölüp gideceğinin farkındaydı. Böylelikle ayağa kalktı ve öğretmenlik yapmaya başladı. Ancak okullar tatil olup aileler bir yerlere gidince tek gelir kaynağından oluyordu. Bu dönemde çoğunlukla aç yatıyor, soğuk eve ıslanmış ayaklarla donarak giriyordu.

Acılardan Kaçış Rotası:Kütüphaneler
Bu sebeple de ısınabilmek ve derli toplu bir yerde olabilmek için kasabanın kütüphanesine sık sık gitmeye başladı. Kaçmak için geldiği bu yerde kitapların büyülü dünyasıyla tanıştı. Ancak kitaplarla o kasvetli yerden uzaklaşabiliyor, başka dünyalara gidebiliyordu. Bir süre sonra öykü de yazmaya başladı. Evini derleyip toplamak, çalışmak onurlu biri olarak hayatına devam etmek eskisi kadar zor gelmiyordu. Ara ara ailesinden gelen karamsar mektuplara insan onuruna yakışan bir şekilde yaşamaları için salık verir cevaplar veriyordu.
Zaman geçtikçe babasına ve annesine empati yapabilir hale gelmişti. Okumak biraz böyledir, öyle farklı insan portresiyle tanışır, o kadar farklı hayata konuk olursunuz ki empati yeteneğiniz de yavaş yavaş gelişir. Babasının da aslında çok zor şartlarda yetiştiğini ,onun da babasından sürekli dayak yediğini, annesinin de bütün olan bitene sessiz kalmak harici peki bir çaresi olmadığını anladığında Çehov geçmişin kin ve öfkesinden özgürleşti. Ailesi ve kendisi için umut olmaya karar verdi.
Çehov için Moskova Günleri Başlıyor.
Tıp okumak için o da Moskova’ya taşındı. Gittiğinde kardeşlerinin yakınmakta haklı olduğunu gördü zira aile sefil bir durumdaydı. Ancak o da söylenmek ya da ailesine direktifler vermek yerine iyi bir örnek olmaya karar verdi. Daima derli toplu giyindi, düzgün konuştu kız kardeşi ve annesine ev işlerinde yardım etti. Bursundan artırdıklarıyla okulu bırakan kardeşlerini tekrar okula yazdırdı. Onlara kitaplar önerdi. Birlikte okudular. Bu değişimle birlikte evin diğer üyeleri de kendi istekleriyle bu değişimin bir parçası oldular. Hepsi Anton’un aile reisliğini kabullenmişlerdi. En büyük projelerinden olan ailesi başarıya ulaşmıştı.

Çehov’un Tanınırlığı Artarken
Öykü ve oyunlar yazmaya devam etti. Yazdıkları gitgide popüler olmaya başladığı sıralarda maalesef bir gün kan tükürmeye başladı. Verem olmuştu. Ölümün korkusu onu derin bir depresyona sürükledi. Bu depresyondan kurtulmak ve yazabilmek için tehlikeli yerlere seyahate çıktı. Sahalin Adası da bu döneme ait bir kitaptır.
Ancak 1897 yılına gelindiğinde sağlığı daha da kötülemeye başladı, dinlenme tavsiyelerine kulak asmıyordu. Yazmaya, üretmeye devam etti. Yazdıkları geniş çevrelerde yankı buldu ve Rusya’nın en ünlü yazarlarından biri haline geldi. Ziyaretçileri, hayranları akın akın evine gelmeye başladı. 1904 kışında ise durumu daha da kötüleşti ve bir efsane olarak aramızdan ayrıldı.
Çehov o gün o küçük kasabadaki yaşamından kitaplarına ve azmine dayanıp çıkmasaydı ne ailesini ne kendini kurtarabilirdi. Belki de bu kadar süre hayatta kalmaları bile mümkün olmazdı. O ayağa kalkıp hem ailesini hem kendini kurtarmakla kalmadı edebiyat tarihinin en unutulmaz isimlerinden biri haline geldi. İşte bazen aileye Çehov gibi bir ‘Kendini Yontan Adam’ yeter. Bu yaşam hikayesini ne zaman hatırlasam insana olan inancımı, umudumu artırır.
Size de faydalı olmasını dilerim.
İlham verenler köşesinde daha fazla yazıya ulaşmak için tık tık.