Romeo ile Juliet, Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun yüzyılın en büyük aşıkları. Ortak noktaları ne peki ? Bu çiftlerin hiçbiri K A V U Ş A M A D I. Kavuşamadılar ve sonsuzluğa bir aşk hikayesi bıraktılar. Karnınızda kelebekler uçuşturan o his baki değil. Kelebek hissinin yerini bazen karın ağrıları alıyor bir süre sonra . Heyecandan saçmaladığınız, deli gibi merak ettiğiniz insan rutininiz olunca o kıpır kıpırlık bitiveriyor. Böyle olması çok insanca o kadar olağan ki. Peki nasıl oluyor ? Liebermann ve Long  Beyin Daha Fazlasını İster adlı kitabında bunun gerekçelerinden bahsediyor. Bir yandan insan olma hali çok karmaşık, herhangi bir davranışınızın altında yatan muhtemel tek bir sebep yok. Bir çok bileşeni var, ilişkilerin de öyle. Ancak bu yazıda yukarıda bahsi geçen kitabımızın referanslarıyla daha çok beynin ve aşkın kimyasından bahsedeceğiz.

Dopaminin Nasıl Çalıştığına Dair Bir Maymun Vakası

Beyin hücrelerimizin sadece yüzde 0,0005’i kadarı dopamin üretiyor. Ama son günlerde ne kadar çok bu molekülden bahsediyoruz değil mi? Bağımlılıklarda, harcama dürtümüzde, hazda, aşkta, telefon ekran sürelerimizin bunca yükselmesinde, yaratıcılıkta yani hayatımızın bir çok yerinde. Peki bu dopamin nasıl bir molekül ve nasıl çalışıyor?

Wolfram Schulz  çalışmalarının çoğunu dopamin üzerine gerçekleştiren bir nöropsikoloji profesörü. Dopaminin hayatımızdaki rolünü anlayabilmek için iki maymun, kutu ve ışık ile bir deney tasarlıyor. Maymunların dopamin hücrelerinin olduğu alanlara da elektrotlar yerleştiriyor. Kutuların önündeki ışıkları belirsiz bir sırada yakıyor, ışığın yandığı taraftaki kutuya da yemek konmuş oluyor. Maymunlar başlarda kutuları rasgele açıp yiyeceği buluyorlar. Yiyeceği bulduklarında da dopamin hücreleri etkinleşiyor. Ancak bir süre sonra kuralı anlamaya başlıyorlar ve doğru zamanlarda doğru kutuyu açmaya başlıyorlar. Yine dopamin hücrelerinin olduğu bölge aktifleşiyor . Ama yemeği bulduklarında değil ışık yandığında söz konusu bölge aktifleşiyor. Yani maymunlar yemeği bulmalarına değil bulma ihtimallerine heyecanlanmaya başlıyorlar.

Çünkü dopamin elde etmenin değil beklentinin molekülüdür. Sürprizin, geleceğe dair olanın. Bir şey rutin, beklenen, bilinen hale gelirse heyecan kaybolur. Dopamini etkinleştiren şey beklentinin hazzıdır, olanaklar dünyasının heyecanıdır. Ancak burada kötü haber bunun sonu yoktur. Zira hazlar doldurdukça genişler ve olandan tatmin olmanız güçleşir. Peki ne yapacağız ?

Pettigrew’in İki Dünyası

Nörolog Pettigrew beynin dış dünyayı algılamak için iki farklı yolak kullandığını keşfediyor: Birey içi ve birey dışı.

Birey içi alan kişinin uzanabildiğinde dokunabileceği kadar yakın bir alandır. Birey dışı alan ise yerinizden ayrılmadan elinizin uzanamadığı geri kalan alanı kapsar. (Bu 8 m de olabilir 32095440325 metre de)

Birey içi alan elinizin altında gerçekliğin dünyası, birey dışı da uzakta ihtimallerin dünyası. Birey dışı alandaki bir şeyi elde edebilmeniz için çaba sarfetmeniz, planlama yapmanız gerekir. Ancak birey içi alandaki bir şey şimdiki zamandadır ve elinizin altındadır.

Beyin bu iki faaliyeti tamamen farklı iki bölgeden yürütür. İşlevini yerine getirebilmek için farklı yolaklar, kimyasallar kullanır. Eğer birey içi alanda bir  faaliyet yürütecekseniz beyninizin o kısmı aktif olur, şimdiki zamanı yaşarsınız. Ama bir şey birey dışı alanınızdaysa o gelecektedir, beklentidir, sürprizdir ve beynin birey dışı alanınızdaki aktiviteleri için başka bir kimyasal devreye girer: Dopamin. Bu da demek oluyor ki elinizdekilerle ve istediklerinizle ilgilenme şekliniz farklıdır.

Bir şeyi birey dışı alandayken dopamin salgıladık istediğimizi elde ettik ya sonra? Aşkın hayat arkadaşlığına dönüşebilmesi için bir dönüşüme uğraması gerekir.

Peki Bu Dönüşüm Nasıl Gerçekleşecek?

Beyin kimyası boyutundan bakacak olursak istenen elde edildikten sonra beklentinin, heyecanın ilk günkü formunu koruması güç ancak başka bir forma evrilebilir.

Aşkın ikinci aşamasına geçebilmeniz, elimizdekilerin tadını çıkarabilmemiz, kalıcı tatminin oluşabilmesi için başka bir nörotransmitter grubu yani serotonin, oksitosin ve endorfin ve endokanabioidinin devreye girmesi gerekir. Spesifik olarak uzun süreli tatmin ilişkilerin kimyasalları da oksitosin ve vazopresin olarak belirtilir.

Yani sağlıklı bir ilişkide kalmanın yolu dopamini takip etmek değil. Zira bunun sonu yok ve tatmin edilemez. Dopamin hep ‘Daha’ diyen sestir. Bu sese kulak vermeniz sizi dipsiz kuyulara sürükler ve işin sonu her türlü kronik mutsuzluğa çıkar.

Sevdiğiniz insanla hayat arkadaşlığınızın ve suç ortaklığınızın baki kaldığı güvenli bir alan oluşturabilmeniz ise ancak karşılıklı çabayla mümkün olur.

Bu durumu Erich Fromm Sevme Sanatı’nda “Bir kadın bize çiçekleri sevdiğini söylese ama onları sulamasa, çiçekleri sevdiğine inanmayız. Sevgi, sevdiğimiz şeyin yaşaması, gelişmesi için duyduğumuz etkin ilgidir. bu etkin ilginin bulunmadığı yerde sevgi olmaz.”  diye ifade eder.

Ya da Selvi Boylum Al Yazmalım’ın son sahnesinde Asya’nın İlyas’a  ‘Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu. Sevgi emekti.’ demesidir.

Sevginiz daim, suç ortaklığınız baki ve sevgililer gününüz kutlu olsun.

Happy Valentines:)