
Bu aralar Robert Greene’den İnsan Doğasının Yasaları kitabını okuyorum. Bugün okuduğum bölümde beni öyle biriyle tanıştırdı ki ben de bu özel kutup kaşifini sizlere tanıtmadan geçmek istemedim. Zira Sir Henry Shackleton’un liderlik tarzından ve Endurance mürettabatından bugün bile öğreneceğimiz çok şey var.
Çoğumuzun ‘Lider vs Patron’ kıyaslamalarından, teorik bilgilerden sıkılmaya başladığını tahmin edebiliyorum. Bu kadar teorik bilginin, eğitimin olduğu bir dünyada iş değiştirme sebepleri sıralamasının en üst sıralarında hala liderlik bulunuyor. Ben de bu yazıda, teorik bilgilerin gerçek hayatta nasıl karşılık bulduğunu göstermek ve psikoloji ya da liderlik eğitimi almamış olmasına rağmen büyük bir kurtarma operasyonuna liderlik eden Shackleton’a saygı duruşunda bulunmak istiyorum.
Henry Shackleton Bir Kutup Kaşifi
Sir Henry Shackleton 1817 yılında İngiltere’de kalabalık bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. O dönemde İngiltere’de oldukça popüler ve saygın olan denizcilik sektörüne yönelir ve teğmen olur. Bir kaç kez farklı mürettabatlarla Antartika’ya yola çıkar. Şansızlık ve bazı doğa olayları sebebiyle başarılı olamaz.
Ve 1914’te 27 çalışanı ile yıllar sonra belgesel ve filmlere konu olacak Antartika’yı kutup üzerinden boydan boya geçme serüvenine atılır. Ama daha mürettabatını seçerken bile o dönemde hiç görülmemiş bazı şeyleri uygulamaya başlar.

Yetkinlik : Davranışsal mı ? Teknik mi?
O dönemde gemi mürettabatı kaptan tarafından seçilmiyordu ama o yol arkadaşlarını kendisi seçmek ister. Takdir edersiniz ki o dönemde işe alımlarda en çok dikkat edilen şey teknik bilgi ve becerilerdi. Zaten bir gemide başka neye ihtiyaç olsun?
Ancak Shackleton belliki böyle düşünmez zira iş görüşmesine gelenlere herhangi bir şey çalıp çalmadıklarını, şarkı söyleyip söylemediklerini, hikaye anlatmayı sevip sevmediklerini sorar. Bu yolculuğun uzun ve zorlu bir yolculuk olacağının farkındadır. Seçeceği kişilerin sadece teknik anlamda yetkin olması yeterli olmadığını düşünmektedir. Bu yolculuğun ancak uzun süre bir arada kalmayı başarabilecek ve zorlukların üstesinden birlikte gelebilecek bir ekiple mümkün olduğunu biliyordur.
Ve Yolculuk Başlıyor.
Seçimleri nihayet tamamladığında Ağustos 1914’te seçtiği 27 kişilik mürettabatıyla yola çıkar. Amaçları kış koşulları çok bastırmadan Varsel körfezine varmaktır. Ancak tam bu noktada asıl hikayenin başlamasına sebep olan talihsizlik gerçekleşir ve gemi dev bir buz kütlesine sıkışır. Gemi buz kütlesi ile gitmek istedikleri yönün tam tersi istikamette hareket etmeye başlar.
Shackleton böyle bir olumsuzluğu öngörüp bir sürü yiyecek ve ihtiyaç stoku yapmıştır. Ancak bir süre geçtikten sonra anlaşılır ki gemi kolay kolay buz kütlesinden kurtulamayacak. Yaklaşık sekiz ay bu şekilde süzüldükten sonra bir karar verir ve hayalinden vazgeçer. Zira insanların hayatını kurtarmak gibi daha önemli bir görevi vardır. Kritik anlarda doğru bir önceliklendirme yapabilmiştir.
Kaptan böyle bir durumda en önemli şeyin gitgide hedeften uzaklaşan, belirsizlikle savaşan mürettabatın morali olduğunun farkındadır. O da grubun ruh durumunu değişen hava durumundan daha fazla izlemeye başlar.

Ekip Uyumunu Sağlamak
Yaşam motivasyonu aşılamak ve ekibin moralini yüksek tutabilmek adına ekibi kaynaştırmaya karar verir. Bunun için öncelikle farklı grupların birbirlerini tanıyabilmeleri ve kaynaşabilmeleri için grup üyelerini karışık oluşturur. Fokları avlamak, kamp yeri hazırlamak gibi günlük işlerin olduğu bir görev listesi oluşturur. Bu işlerin kişilerde çok tekrar etmemesini sağlamaya çalışır. Yani gruplara yapabildiği kadar farklı görevler vermeye çalışır. Denizciler, bilim adamları ve kaşifler arasındaki hiyerarşiyi kaldırır. Kendisi de güne çalışma arkadaşlarına çay demleyerek başlar. Günün sonunda da hepsi bir şeyi tamamladıkları hissiyatıyla ateş etrafında bir araya gelip sohbet ederler.
Motivasyonu Yüksek Tutmak
Zaman geçtikçe herkesin ruh durumunu tek tek takip etmeye başlar. Kamp ateşinin yanında buluştuklarında bilim insanlarıyla bilimle ilgili, hayvanseverlerle hayvanlar ile ilgili konuşmaya başlar. Özellikle ruh durumlarıyla, duygularıyla ilgili sorular sorar. Gemide mama kalmadığı için kedisi ölen aşçının üzüldüğünü fark eden kaptan bu görevi üstlenir . Artık çok yorulduğunu fark ettiği fizikçinin kendini değersiz hissetmeden yerini değiştirir. Hafif şımarık tarafları olan ve işinde iyi olan fotoğrafçıyı fark eder, yaptığı her işte onu över, akıl danışır, önemli hissettirir.Potansiyel şikayetçileri tespit edip etkilerini azaltmak için onları farklı çadırlara yerleştirir.
Kış günlerinde spor etkinlikleri, yarışmalar, müzikli eğlenceler, hikaye anlatma geceleri düzenler. Bütün bayramları takip eder ve ekibiyle kutladığından emin olur. Bu olaylar insanların hayatta kalma motivasyonlarını artırmakla kalmaz çoğu zaman mürettabatın bu olumsuz koşullara rağmen mutlu olmasını sağlar.

Doğru Zamanlarda Doğru Kararlar Almak
Buz kütlesi küçüldükçe tehlikenin arttığını fark edip bir karar verir ve gemiden aldıkları üç filikayla yakınlardaki Fil Adası’na çıkarlar. Hiç kimse liderlerinin bu kararını sorgulamaz. Bozgunculuk yapan olmaz. Çünkü Shackleton bu zamana kadar yaptıklarıyla ekibinin güvenini kazanmıştır ve mürettabat liderlerine güveniyordur.
Adaya vardıklarında durumun kötü olduğunu ve burada uzun süre kalamayacaklarını görürler. Kaptan yine hızla bir karar verir ve Güney Okyanusu’nu geçip Güney Georgia Adası’na varmak üzere beş kişilik bir filika hazırlanmasını emreder.
Ancak burada da doğru ekibi seçmek oldukça önemli bir karardır. Geminin marangozu yaşlı McNeishi’yi yaşlı ve huysuz olmasına rağmen ekibe dahil eder. Çünkü geride kalan ekibin moralini bozmasını istemez. Ona teknenin güvenliği görevini verir ki zihnini yolculuk boyunca meşgul edebilsin, kendini önemli hissetsin.
Ancak yolculuğun bir yerinde marangozumuz yine de dayanamaz ve kürek çekmeyi bırakır. Shackleton da oldukça yorgundur. Kontrolü kaybetmesi böyle bir durumda beklenebilecek bir tepki . Ama kaptanımız oldukça zeki bunun işleri daha da çıkmaza sokacağının, zaten azalan yemekle canları burnunda olan ekipte infiale yol açabileceğini bilir. Tekneyi durdurur ve sıcak süt kaynattırır. Hep birlikte durup süt içerler. Hem ekip neşelenir hem de marangoz kendini geride kalmış hissetmez. Bunu yolculuk boyunca tükenmişlik ihtimalini azaltmak için birkaç kez tekrarlar.

Büyük Kurtarışa Doğru
17 gün süren dünyanın en zorlu şartlarında gerçekleşen yolculuğun sonunda beş kişilik ekip nihayet Güney Georgia Adası’na varmayı başarır. Ancak ekibin üç üyesi yorgunluktan tükenmiştir. Kalan iki kişi ile 48 kmlik bir yürüyüşe başlar ve 36 saat sonra balina avcılarının merkezine ulaşırlar. Önce geri kalan iki kişiyi merkeze aldırır.
Sonra gemi mürettabatını kurtarmak üzere 4 aylık bir yolculuğa çıkar. Ekibi bulduğunda hepsinin sağ olduğunu sanki o oradaymış gibi işlerin devam ettiğini ve liderlerini beklediklerini görür.
Sonunda, tüm zorluklara rağmen ekibiyle birlikte sağ salim İngiltere’ye dönmeyi başarır. Sir Henry Shackleton, içinde bulunduğu koşullar düşünüldüğünde, modern liderlik anlayışına ışık tutan bir yaklaşımla neredeyse imkansız görünen bir kurtarma operasyonunu başarıyla gerçekleştirir.
Belki hayalini gerçekleştirememiştir, ancak bir grup insanın hayatını kurtarmış, gerçek bir lider olarak tarihe adını yazdırmıştır. Bugün hala belgesellere, filmlere konu olması da bunun en büyük kanıtıdır.
Ne denebilir ki? Yaşasın Sir Henry Shackleton! Yaşasın Endurance mürettebatı!