
Julia Cameron’ın Sanatçının Yolu İleri Yaratıcılığa Giden Spiritüel Bir Yol kitabında yaratıcılığa giden yol için önerdiği uygulamalardan biri sabah sayfaları. Ancak bu uygulamayı ilk nerede okudum dersiniz? Tim Ferris’in Devlerin Takım Çantası adlı kitabında. Tim Ferris bir podcaster ve bu kitabında alanlarında çok başarılı olmuş kişilere rutinleri, hayatlarıyla ilgili sorular yöneltiyor. Bu kitap ile ilgili yazdığım yazımı da okumak isterseniz sizi şöyle alayım: Devlerin Takım Çantası .Ve evet bir sürü başarılı insanın rutininde meditasyonla birlikte sabah sayfaları yazmak var. O zamandan beri detayına inip deneyimlemek istiyordum. Ancak Sanatçının Yolu’nu okuduktan sonra bu programı uygulamaya karar vermemle hayatıma girdi. Julia Cameron her insanın özünde yaratıcılık olduğunu ve aslında herkesin sanatçı olduğuna inanan bir yazar. Bu yaratıcı tarafın açığa çıkarılabilmesi için 12 haftalık bir program sunuyor. Her haftanın değişmez aktivitelerinden biri de sabah sayfaları.
Sabah Sayfaları Nedir?
Peki nedir bu sabah sayfaları ? Kafanızda dönüp duran düşünceleri, yaratıcılığa dair olumsuz inançlarınızı reçel kaynatırken üzerinde biriken köpükler gibi düşünün .İşte sabah sayfaları da bu köpüklerden arınıp cam gibi şeftali reçeline ulaşmayı amaçlıyor. Bilinç dışınızın en derinlerindeki arzularınızı, isteklerinizi, bazen proje fikirlerinizi üstteki köpük gidince rahatlıkla görebiliyorsunuz. Vaadi oldukça büyük gelin hep birlikte nasıl yazılır bakalım:

Peki Nasıl Yazacağız?
- Sabah sayfaları adı üstünde sabahları yazılıyor. Ama burada önemli olan kalkar kalkmaz herhangi bir uyarana maruz kalmadan, günlük koşturmacanın içine girmeden ve mümkünse telefonunuzu elinize almadan.
- Üç sayfa A4 boyutunda sayfayı bilinç akışınıza uyarak istediğiniz gibi yazmalısınız. Aklınıza ne geliyorsa. Bakınca çok da uzun gözükmeyen 3 sayfa her gün yazmaya başladığınızda o kadar da kolay doldurulmuyor.
- Tükenmez kalem kullanılmalı. Zira silmeye, estetik kaygılara bu uygulamada yer yok. Yani ne yazarsanız yazın olduğu gibi bırakın. Silinmesine gerek yok ya da mükemmel yazılmış olmasına.
- Süreklilik arz etmeli. Bir yerden sonra zor gelecek ya da yazdıklarınızla yüzleşmek kolay olmayacak. Bazen kimseye bahsedemediğiniz en derin isteklerinizle, acılarınızla o sayfalarda buluşabilirsiniz. Eeee hani bunu aşmıştık Tuğçecim bak yine burda dediğiniz anlar yaşanabiliyor. Bu noktada yüzleşmeler kolay olamayabiliyor. Terapinin de bırakılma sebeplerindendir. Dolayısıyla ne olursa olsun sabah yarım saati kendinize ayırıp bunu rutin haline getirmelisiniz.
- Yazdıklarınızı dönüp okumanız en azından 8. haftaya kadar önerilmiyor. Çünkü bu haftalarda çoğunlukla yakınmalar ve olumsuz inançlar kendini gösteriyor. Sayfalara devamlılık motivasyonunuzu düşürebilir.
- Dil bilgisi kurallarına takılmayın. Sonuçta bunu TDK okumayacak. İçinizden geldiği gibi içinizden geldiği haliyle yazın.
- Sabah sayfaları birinin okuma ihtimali düşünülerek yazılmamalı. Yazar bundan kaçınılmasını gerekirse yazdıklarınızı zarfa koyup kaldırabileceğinizi ya da tamamen yakılmasının olası olduğunu söylüyor. O yüzden içinizden ne geliyorsa yazın ve gerekiyorsa sonra imha edin.

Kendi Deneyimlerim
Şimdi öncelikle belirtmeyelim ki kitaba bazı soru işaretleri ile başlamıştım.En sevdiğim spiritüel sözcüğünün kitap kapağında olması, pozitif bilimlere gönül vermiş biri olmam soru işaretlerimin sebebidir. Bu hangi bulguya dayanıyor, hangi araştırmalar yapılmış gibi sorgulamalarım nedeniyle okumam bir hayli uzun sürdü. Gel gelelim bir yandan deneyime de çok değer veriyorum. Dolayısıyla eleştirel düşüncenin biraz sesini kısıp deneyim seven tarafımın sesinin çıkmasına izin verdim. İyiki vermişim.
Gel gelelim bu uygulamalar içerisinde en kolay ikna olduğum sabah sayfalarıydı. Yazmanın psikolojik iyi oluş ile bağlantısı bir çok araştırmada incelenip onaylanması ikna olmamı kolaylaştırdı. Ben de sıklıkla yazarım, not tutarım en sevdiğim şey ajandama o gün ile ilgili hissetiklerimi yazmaktır. Zaten bu bloga da o sebeple başlamıştım.
Öncelikle bunun için spiralli yeni bir defter alarak başladım.Yeni bir uygulama, yeni bir defter. Zaten yeni bir kırtasiye alışverişi fırsatını asla kaçıramazdım.
Üç sayfa yazmak gerçekten kolay değil. Çoğu zaman şöyle şeyler yazarken buldum kendimi :’Ne yazacağımı bilmiyorum.Bunu sanki dün de yazmıştım.Ben şimdi ne yapıyorum, uyuyor olabilirdim.’ Yani bu sayfalarda her zaman çok da mantıklı şeyler yazmıyorsunuz. Ki bu da sürecin bir parçası. Ama bırakmadım. Zaten kolay pes etmem.
Sonraki günlerde olumsuz inançlarımın yerini projelerim, hayallerim almaya başladı. Bazen dua bazen plan şeklinde. Çok fazla rüya görmeye başladım. O başını yastığa koyar koymaz uyuyan sabah da erken kalkan insanlardanım çok rüya da görmezdim. Bunun bilimsel bir gerekçesi var mı bilmiyorum ama yazar böyle bir etki göreceğimizi kitapta da belirtiyor.
Zamanla kafamda dönüp duran bazı düşüncelerimi kağıda bıraktım. Bazıları yapılacaklar haline geldi, bazıları proje haline geldi.
Ezcümle bu uygulama rutinlerim arasına girdi.Zamanla sabah kalkıp yazma ihtiyacım oluşmaya başladı.Kesinlikle denemeye değer diyor Elizabeth Gilbert’in bu kitapla ilgili yorumuyla sizleri baş başa bırakıyorum :
‘Son on yılda üç kez kendimi Sanatçının Yolu’nu uygulamaya adadım ve her defasında kendim ve işim hakkında önemli ve şaşırtıcı bir şey öğrendim.Sanatçının Yolu olmasaydı Ye,Dua Et,Sev olmazdı.’