
Amerika Batı Yakası rotası hazırlamaya çalışıyorsanız ve güzergahınız Kaliforniya Kıyı Rotasındaysa, yol üzerinde mutlaka uğramanız gereken dört tatlı kasaba önerisiyle geldim. Bu rotada Los Angeles ve San Francisco gibi her şeyin ‘çok’ olduğu şehirlerin arasında böyle kaostan uzak, sessiz ve sakin noktalara uğramak insana gerçekten çok iyi geliyor. Gelin bu kasabalar hangileri ve neden rotanıza eklemelisiniz birlikte bakalım:
Monterey
Eğer yolculuğunuz San Francisco’dan başlıyorsa (ki bizimki öyleydi) SF’e 2,5 saatlik uzaklıktaki ilk önerim: Monterey. Pasifik Okyanusu’nun kenarına konumlanmış bu tatlı kasabada okyanusun hırçın dalgaları hariç her şey çok yavaş.
Burada zaman sanki yavaşlıyor; sakinlik sizi hemen içine çekiyor. Carmel by the Sea’ye giden ikonik 17 Mile Drive yolu üzerinde öyle güzel manzaralara şahit olup, o manzaralara karşı konumlanmış öyle evler görüyorsunuz ki yine “Ne hayatlar var arkadaş!” demeden duramıyorsunuz.
Deniz aslanlarını görmek, onların o rahatlığından ilham alıp tatlı fotoğraflarını çekmek istiyorsanız da sizi Old Fisherman’s Wharf’a alalım. Burada deniz aslanları haricinde, bölgeye özgü kuşları, yengeçleri ve birçok hayvanı doğal ortamında görmek mümkün.
Son olarak, kahvenizi alıp Lovers Point Bay’de okyanusun mükemmel manzarasının tadını çıkarmayı unutmayın. Okyanusun uçsuz bucaksız, hırçın, kocaman dalgaları öyle bir anda kalma deneyimi yaşatıyor ki burayı rotanıza eklediğinize sadece şükrediyorsunuz.
Carmel by the Sea
Monterey’den sonra ikonik 17 Mile Drive yolundan geçerek 15 dakika içinde Carmel by the Sea’ye ulaşıyorsunuz. Burayı tarif etmem gerekirse, “Masallar Diyarı” derdim. Evlerin bir köşesinden Hansel’le Gretel koşturarak çıkacak gibi. Öylesine masalsı…
Şehrin kendisi, kocaman bir Charlie’nin Çikolata Fabrikası ya da Alice Harikalar Diyarında film seti gibi. İlginç evler, tüneller, harika kokular gelen pastaneler, sanat galerileri… Bu güzelliğin içinde insan kendini de masal kahramanı gibi hissediyor.
Zincir mağazalar burada yok. O kadar güzel butik dükkânlar ve sanat galerileri var ki elinizde kahvenizle gezinirken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Hele ki benim gibi kitap ve kırtasiye meraklısıysanız, vedalaşması zor dükkânlara rastlıyorsunuz. Bunlardan biri de Carmel Bay Company. Girmeden dönmeyin.
Şehri boydan boya turladığınızda yolun sonu bembeyaz bir sahile çıkıyor: Carmel’s Beach. Biz Monterey’de hayli sahilde vakit geçirdiğimiz için es geçtik ama tercih sizin.
Morro Bay
Burası tam bir balıkçı sahil kasabası. Amerika’da sahil kasabası nasıl olur, insanlar nasıl yaşar merak ediyorsanız, bu sakin kasabaya mutlaka uğrayın. Kasaba adeta 1980’lerde zamanı durdurmuş.
Morro Bay Limanı’nda suyla oynaşan deniz su samurları, pelikanlar ve güneşlenen deniz aslanları… Tüm bunları doğal ortamlarında görmek paha biçilemez.
Ardından Morro Bay’in kalbi olan Embarcadero’da ahşap iskelede yürüyebilir, hediyelik eşya dükkânlarına göz atabilirsiniz. Eğer ziyaretiniz öğün saatinize denk gelirse, buradan balık yemeden dönmeyin.

Santa Barbara
Evet, bu rotadaki son durağımız: Santa Barbara. Şimdiye kadar “şirin”, “tatlı”, “sakin” gibi tanımlar kullandım ama Santa Barbara’yı tek kelimeyle özetle deseler: Zarafet derim.
Mimarisi ve düzeniyle Akdeniz esintileri taşıyan bu şehir, her şeyiyle çok estetik ve zarif. Kaliforniya ile Akdeniz etkisi birleşince harika bir görsel şölen ortaya çıkıyor.
Şehrin kalbi ise kesinlikle State Street. Trafiğe kapalı bu cadde, hem mimarisi hem de enerjisiyle mükemmel bir deneyim sunuyor. Vaktiniz kalırsa Adliye Sarayı’na da uğrayabilirsiniz; ancak bence bu caddede şehrin ritmini hissetmek bile başlı başına bir keyif.
Batı Amerika Seyahatine dair diğer içerikler için: Angel’s Landing’den Canyon Overlook Trail’a: Zion’da Beş Yürüyüş Rotası , Los Angeles’ın Kitaplarla Dolu Sürreal Dünyası: The Last Bookstore