Bu yıl kapı vizesiyle gidebileceğiniz olduğu haliyle insana çokça huzur veren bir ada Leros’u ,tanıtmak isterim. Leros; Bodrum Turgutreis limanından feribotla 45 dk uzaklıkta oldukça küçük bir ada. Adanın başından sonuna arabayla turlamanız 1-2 saat sürüyor. Ancak itiraf etmeliyim bu ada beni büyüledi. En güzel deniz miydi girdiğim? Evet çok güzeldi ama hayır. En lezzetli yemekleri burada mı yedim? O da değil. Beni buraya bağlayan ve etkileyen çok başka bir şey var: Adanın ruhu. Yunan adaları adisyonları görmekten bir hayli sıkıldık ama buradaki deneyimi bunca güzelleştiren mesele bence bundan çok daha fazlası.

Eşitlik

Öncelikle eşitlik. Sahillerin herkes için çok kolay erişebilen hayatın içine entegre olmuş yerler olması. Yerlilerin bir motosiklet iki sandalye ile koy koy gezip kendilerini turkuaz sulara bırakmaları, öğlen yemeklerini yine buralarda tavernalarda yiyip yüzmeye gidip bir şeyler içmeye devam etmeleri ve bunu hayatlarının akışında çok tatlı bir rutin haline getirmeleri. Öyle hafif, öyle özgür.
Sosyal hayatının herkes için erişebilir olması. Yemek-içecek fiyatlarının görece lüks denebilen yerlerinde en çok 3-4 euro fark etmesi. Orta-üst gelirlinin benzer yerlerde buluşması. Örneğin bir gün plajda gölgede yer bulamayıp şezlongumuzu ilerdeki ağaçların altına kaydırmak istediğimizde işletme sahibinin orasının halk plajına ait olduğunu söyleyip izin vermemesine çok mutlu oldum evet. Herkesin orada o güzelliğin tadını çıkarması için eşit haklara sahip olduğunu bilmek, birilerinin de bunun ihlaline göz yummaması ah ne güzel şeyler. (Bu arada belirtmek isterim öyle bir sınırları olduğunu bilmiyorduk yoksa böyle bir şeyi sormazdım bile.)

Güven

Güven. Gerçekten halen şaşırıyorum ama buzdolabından dondurma alıp ödemeden yerinize gittiğinizde kimse sorgulamıyor. Yerinizi özellikle belirttiğinizde de gerek yok çıkarken ödemesini yaparsınız denebiliyor. Ya da herhangi bir yerde verdiğiniz paranın karşılığını alacağınızı ve kazıklanmayacağınızı bilmek çok güzel.  Böyle bir güven ortamını uzun süredir deneyimlememiştim. Güvenmek ve güvenildiğini hissetmek insana o kadar hafif hissettiriyor ki.

Çoğu Avrupa ülkesinde benzer bir durumu deneyimlemek mümkün ama burda bunca etkilenmemin nedeni bu adanın sosyo-ekonomik durumunun çok da iyi olmaması. Ona rağmen buna sahip çıkıyorlar.

Neşe

Neşe. Burada en çok hissedeceğiniz duygu. Kalabalık öğle yemeklerinde çalan müziğe hemen eşlik edivermeleri, dans etmeleri ,sokakların, plajların her daim insanlarla dolu olması. Kalabalık sofralarından çokça sohbet ve bolca kahkaha duyduğunuz bir ada burası. İtalyanların da yoğun bir şekilde burada tatil yapıyor olması bu duruma  etken olmuş olabilir.

Sakinlik

Sakinlik.Evet aslında çok da sakin bir ada burası. Ilgın ağaçların şemsiye, rüzgarın sesinin müzik olduğu sahillerde rahatlıkla kitabınızı okuyabiliyorsunuz. Ya da fotoğraftaki İtalyan Beyefendi gibi şezlongunuzu denize çekip ayaklarınız suya değerken ‘Dolce far niente’ halinin tadını çıkarıyorsunuz. Ulu orta alakasız müzikler,seni bir yere çekmeye çalışan satıcıların sesleri yok. Ama evet biraz yavaşlar. Ayak uydurup tadını çıkarabilir ya da söylenmeyi seçebilirsiniz. Ben uyumlanıp yavaşlamayı yemek beklerken de bir tane bira içmeyi uygun gördüm. Sonuçta tatildeyiz ve acelemiz yok.😊

Özgürlük

Özgürlük.Bu genel olarak Avrupa kültürünün bir tezahürü ama tatilde izleniyor ya da kontrol ediliyor olmamak çok güzel. Adalıların iki sandalye ve havluyla buldukları yerde denize girmeleri,bir şort bir mayo terlikle günü geçirmeleri. ‘Şey’lerin değil ‘duygu’ların yoğun olması. Biz de bu kültüre uyumlanıp  gün içinde plaj plaj gezdik, adanın hemen hemen her bölgesinde denize girdik, kısa süreli plansızlığın, anda olmanın tadını çıkardık. Bunun için de araba kiralamak özgürlük sağlıyor. Ancak adanın aşırı dar sokakları ve Google Maps’in yanlış yönlendirmeleriyle biraz sınanıyorsunuz. Bunu belirtmekte de fayda var .

Yurda Dönüş

Dönüşte ve adaya gitmeden birkaç gün de Bodrum’da kaldık. Bu yıl söylenildiği gibi her yer gerçekten aşırı boş. Gümüşlük’te trafiğin olmadığı dahası 5 dakikadan fazla taksi beklemediğiniz bir yıl. Ama beni bunlardan çok buraya da hakim kaos yordu. O dinginlikten sonra birden o kadar uyarana maruz kalınca hem üzüldüm hem de bu güzelim Ege şehrine ait bir kültür oluşturmanın neden bu kadar gerisinde kaldığımızı düşündüm. Hem çok benziyoruz hem bir o kadar farklıyız.

Tam ben bunları düşünüp sahil şeridindeki berber dükkanınına anlam vermeye çalışırken gruptaki Güney Amerikalı arkadaşımız ‘Oh ne güzel hareketli, bir sürü insan, karmaşa’ dedi ve ertesi gün o berbere gelmeye karar verdi. O zaman bir farkındalık geldi. Belki kültürüyle eşleştirdi belki başka nedenden ama herkesin tatil anlayışı çeşit çeşit. Benim içinse bu ara dingin bir tatil ihtiyacıma ada çok iyi geldiği için  çok iyi hissetmiştim. Eğer siz de böyle hissedip, düşünüyorsanız Leros harika bir rota. Harris Bar’da insana yaşadığını hissettiren eşsiz gün batımını izlerken benim yerime de güzel bir kokteylin tadını çıkarın.