
Konuşarak iyileşme mümkün mü? Hangi koşullarda daha etkili ? Bu iki soru uzun süredir ruh sağlığı çalışmalarının çok büyük bir kısmını oluşturuyor.Klinik çalışmalar psikoterapi yöntemleri bazında etkinliğini ispat ediyor.Ancak bu konuda en kapsamlı çalışmalardan birini Asay ve Lambert 1999 yılında yayınladıkları ‘The Empirical Case For The Common Factors in Therapy: Quantitative Findings ‘ makalesinde görüşe sundular. Ben de oldukça önemli bulduğum bu makaledeki altını çizdiğim bulguları sizlerle paylaşmak istiyorum.Gelin hep birlikte terapiler etkin midir sorusunun cevabını inceleyelim:
Psikoterapi Ne Kadar Etkin ?
Psikoterapinin etkinliğini değerlendiren çalışmalar terapinin genel iyilik haline anlamlı etkilerini göstermekte. Yani başta sorduğumuz konuşarak iyileşme sorusu araştırmalarla cevaplanmış:
- Smith, Glass & Miller (1980) meta-analizi, 475 çalışmayı ve binlerce danışanı kapsayarak, terapi gören bireylerin tedavi görmeyenlere göre %80 daha iyi durumda olduğunu ortaya koymuş.
- Howard et al. (1986) meta-analizi, yüzlerce danışan üzerinde yapılan seans bazlı analizlerle, 26 seans (6 ay) sonunda danışanların %75’inin önemli ölçüde iyileştiğini belirtiyor.
- Aynı çalışmaya göre, danışanların %50’si 8 ila 10 seans sonunda klinik olarak anlamlı bir iyileşme gösteriyor.
Psikoterapiler Ne Kadar Sürede Etkin ?
Bu soru ruh sağlığına erişim maliyetlerinin maalesef bu kadar yüksek olduğu ülkemizde oldukça önemli hale geliyor. Aşağıdaki veriler göz önüne alındığında 8-10 seans arasında danışanların yüksek bir oranda klinik olarak iyileşme sağladığı gözlemlenmiş. (Ancak bunun bir çok istisnası olabilir.)
Seans Sayısı | İyileşen Danışan Oranı |
8-10 seans | %50 (klinik olarak anlamlı iyileşme) |
26 seans | %75 (önemli düzeyde iyileşme) |
Uzun süreli terapi (25+ seans) | %20-30 oranında danışan için gereklidir |
Terapi Uzun Vadede Etkili Mi?
Çalışmalara göre dirençli bazı gruplar haricinde takip çalışmalarında iyileşmenin sürdüğünü söylüyor.
- Terapiden 1-2 yıl sonra takip çalışmaları, iyileşmenin sürdüğünü göstermektedir.
- Ancak bazı gruplar için (madde bağımlılığı, yeme bozuklukları, tekrarlayan depresyon ve kişilik bozuklukları) daha yüksek tekrar oranları gözlenmiştir.
Gelelim şimdi bir diğer çok önemli soruya:Terapilerin etkili olmasındaki ana faktörler neler?

Bu Değişime Anlamlı Katkı Yapan Faktörler Neler ?
Psikoterapi sürecine etki eden dört faktörün terapötik değişime katkısını inceleyen Lambert ve Barley (2001) çalışması, meta-analiz yöntemi kullanarak yüzlerce araştırmayı değerlendiriyor. Ve bummmm çalışmanın sonuçları belki ruh sağlığı çalışanları için değil ama danışanlar için oldukça şaşırtıcı.
- Danışan ve Terapi Dışı Faktörler (%40): Sosyal destek, motivasyon, kişisel dayanıklılık gibi değişkenlerin, terapinin etkinliğinde en büyük paya sahip olduğu ortaya konuyor.
- Terapötik İlişki (%30): Terapist ile danışan arasındaki güven, empati ve destekleyici tutumun terapi sürecindeki başarıda rolü oldukça kritik. Doğru terapötik ilişki terapiden yüksek verim alabilmeniz için o kadar önemli ki . Bunu lütfen göz ardı etmeyin.
- Beklenti & Plasebo Etkisi (%15): Danışanın terapiye yönelik beklentileri ve tedavinin işe yarayacağına olan inancının, terapötik süreci önemli ölçüde etkilediği çalışmanın bir diğer ilginç bulgusu ama psikoloji bilimiyle oldukça ilintili. Yani ne kadar işe yarayacağına inancınız varsa o denli klinik iyileşme görme olasılığınız artıyor.
- Teknik & Model Faktörleri (%15): Şimdi gelelim en ilginç sonuca. Bu çalışma diyor ki spesifik terapi tekniklerinin genel terapötik değişime katkısının daha sınırlıdır. Spesifik teknikler bazı durumlarda faydalı olabilir. (Örneğin fobilerde maruz bırakma metodunun kullanılması ). Ancak genel iyileşme üzerindeki etkisi sınırlıdır.
- Belirli bir terapi tekniğinin diğerlerinden üstün olduğu yönünde güçlü bir kanıt bulunmamakta.

Ezcümle bu dağılıma bakınca terapinin başarısı tekniklerden çok terapötik ilişki, danışan faktörleri ve beklenti etkisinden geliyor. Peki sevgili Tuğçe bu makaleden ne anlamamız gerekiyor derseniz buyrunuz kısaca çıkarımlarım:
- Danışanların dışsal destek sistemlerini güçlendirmelerine yardımcı olmak önemli yapılacaklardan.
- Terapötik ilişkiye odaklanmak, tekniğe odaklanmaktan daha önemli.
- Kısa süreli terapiler genellikle etkili , danışanların %50’si 10 seans içinde iyileşme gösteriyor.
- Terapistlerin kendi tükenmişliklerini önlemeleri, hem iyi oluş halleri hem de empatik ve destekleyici olmaya devam edebilmeleri açısından kritik.